Slav burnu tipi; genetik olarak Doğu Avrupa coğrafyasında şekillenen, Kafkas ırkının uzun yapısı ile Orta Doğu burunlarının etli dokusu arasında köprü kuran spesifik bir anatomik formdur. Bu morfolojinin en belirgin karakteristik özellikleri; burun ucunda (tip) genişleme yaratan kalın ve yağlı deri örtüsü, bu ağırlığı taşımakta zorlanan narin kıkırdak yapısı ve profilden bakıldığında göze çarpan kemerli burun sırtıdır. Etnik rinoplasti pratiğinde özel bir yere sahip olan bu burun yapısı, yüzün güçlü hatlarıyla uyumlu kalabilmek için standart küçültmelerden ziyade, doku dengesini gözeten yapısal bir cerrahi yaklaşımı zorunlu kılar.
İçindekiler
Slav Burnu Tipi ve Temel Özellikleri Nelerdir?
Slav morfolojisini incelediğimizde, karşımıza oldukça ilginç bir anatomik tablo çıkar. Bu burunlar genellikle Kafkas ırkının o ince, uzun yapısı ile Asya veya Orta Doğu kökenli burunların etli yapısı arasında bir köprü gibidir. Klinik gözlemlerimizde, bu hastalarımızın yüz iskeletlerinin genellikle güçlü ve elmacık kemiklerinin belirgin olduğunu görürüz. Burun ise bu güçlü yüz yapısı içinde bazen silik kalabilir, bazen de kemerli yapısıyla fazla ön plana çıkabilir.
Bu burun tipini diğerlerinden ayıran en belirgin özellik, cildin kalitesi ve alttaki iskeletin durumudur. Genellikle burun kökü dediğimiz, alınla birleşen yer (radix) oldukça belirgindir. Ancak aşağıya doğru inildiğinde işler değişir.
Slav burnu tipinde sıklıkla karşılaştığımız belirgin özellikler şunlardır:
- Kalın cilt yapısı
- Yağlı cilt dokusu
- Zayıf kıkırdak desteği
- Geniş burun ucu
- Belirgin burun kemeri
- Yayvan burun kanatları
- Düşük burun ucu açısı
- Kısa kolumella
Bu özellikler tek başına bir sorun teşkil etmez ancak bir araya geldiklerinde cerrahi planlamayı oldukça karmaşık hale getirirler. Özellikle cildin kalın olması, altta yaptığımız ince işçiliğin üzerini örten bir yorgan gibidir. Biz ne kadar detaylı çalışırsak çalışalım, eğer o kalın deriyi yönetecek teknikleri uygulamazsak, sonuç hüsran olabilir. Bu yüzden Slav burnu özelliklerini iyi analiz etmek, ameliyatın başarısının yarısıdır diyebilirim.
Kalın Deri ve Zayıf Kıkırdak Dengesi Neden Önemlidir?
Rinoplastide “kalın deri”, cerrahlar arasında üzerine en çok konuşulan konulardan biridir. Slav burnu yapısında, cildin kalın ve ağır olması, maalesef alttaki kıkırdakların zayıf olmasıyla birleşme eğilimindedir. Bunu bir çadır analojisiyle anlatmayı severim. Bir çadır düşünün; üzerindeki branda (yani deri) çok kalın, ağır, kadife gibi bir kumaştan yapılmış olsun. Bu ağır brandayı taşıyacak olan direklerin (yani kıkırdakların) çelik gibi sağlam olması gerekir, değil mi? Ancak Slav burnunda bu direkler genellikle incedir, zayıftır ve bükülmeye müsaittir.
Eğer biz ameliyatta sadece burnu küçültmeye odaklanır ve bu zayıf kıkırdakları daha da törpülersek ne olur? O ağır deri, zayıflamış iskeletin üzerine çöker. Zamanla burun ucu düşer, şekil bozulur ve “kuş gagası” dediğimiz deformiteler ortaya çıkar. Bu hastalarımızın en korktuğu senaryodur.
Bu anatomik zorluğu aşmak için kullandığımız temel stratejiler şunlardır:
- Kıkırdak güçlendirme
- Destek greftleri
- Dikiş teknikleri
- Cilt inceltme işlemleri
Bu nedenle bu tip burunlarda “küçültme” ameliyatından ziyade “yapılandırma” ameliyatı yapıyoruz. Yani burnu sadece kesip atmıyor, aksine içine destekler koyarak o ağır deriyi taşıyabilecek güçlü bir iskelet inşa ediyoruz. Bu yaklaşım burnun yıllar sonra bile formunu korumasının tek garantisidir.
Bulböz Burun Ucu ve Projeksiyon Sorunu Nasıl Çözülür?
Hastalarımızın aynaya baktıklarında en çok şikayet ettikleri konulardan biri, burun uçlarının “top gibi”, “patates gibi” veya “yayvan” görünmesidir. Tıbbi olarak “bulböz tip” dediğimiz bu durum Slav burnu özelliklerinin en tipik yansımasıdır. Burun ucundaki kıkırdaklar (alar kıkırdaklar) normalden daha geniş açılı durur ve üzerindeki kalın deri ile birleşince burun ucu tüm zarafetini kaybeder. Işık burun ucuna vurduğunda tek bir noktada kırılmak yerine dağılır, bu da burnun olduğundan daha geniş görünmesine neden olur.
Ayrıca bu burunlarda genellikle “projeksiyon” dediğimiz, burnun yüzden öne doğru olan çıkıntısı yetersizdir. Burun yüzeye yapışık gibi durabilir. Bu sorunu çözmek için standart teknikler yetersiz kalır. Eğer sadece kıkırdakları kesip küçültürsek, kalın deri büzüşerek o boşluğu doldurur ve burun ucu daha da yuvarlaklaşır.
Bulböz görünümü düzeltmek için uyguladığımız yöntemler şunlardır:
- Kıkırdak inceltme
- Domal sütürler
- Kıkırdak tıraşlama
- Tip greftleri
- Projeksiyon artırma
Burada yaptığımız işlem kıkırdakları birbirine özel dikişlerle yaklaştırarak daha sivri, daha tanımlı bir çatı oluşturmaktır. Tıpkı bir çadırın tepesini sivriltmek gibi, biz de burun ucunu içeriden dikleştirerek o kalın derinin daha zarif durmasını sağlarız.
Lateral Krural Çalma Tekniği ile Burun Ucu Nasıl Şekillendirilir?
İsmi biraz teknik gelebilir ama “Lateral Krural Çalma” (Lateral Crural Steal), Slav burnu estetiğinde elimizdeki en güçlü silahlardan biridir. Bu teknik, burun ucunun hem kalkıklığını (rotasyon) hem de öne doğru uzanmasını (projeksiyon) aynı anda ayarlamamızı sağlayan matematiksel bir manevradır.
Mantığı aslında çok zekicedir. Burun ucunu oluşturan kıkırdakların yan kanatlarından bir miktar dokuyu “ödünç alarak”, bu dokuyu burun ucunu yükseltmek için kullanırız. Yani dokuyu kesip atmak yerine, onun yerini değiştirerek burnu yeniden yapılandırırız. Bu sayede burun ucu, yüzle daha uyumlu bir açıya gelir. Özellikle Slav ırkında sık görülen düşük burun ucu problemini, kıkırdak yapısını bozmadan kalıcı olarak çözmemizi sağlar.
Bu tekniğin sağladığı avantajlar şunlardır:
- Artmış projeksiyon
- İdeal burun ucu açısı
- Güçlü kıkırdak desteği
- Kalıcı rotasyon
- Simetrik görünüm
Bu işlemi genellikle “Set Back” dediğimiz, burun ucunu sağlam bir zemine oturtma tekniği ile birleştiriyoruz. Böylece ameliyattan sonra yıllar geçse, yerçekimi etkisini gösterse bile burun ucu düşmüyor. Hastalarımızın “Burun ucum zamanla düşer mi?” endişesini ortadan kaldıran en temel tekniklerden biri budur.
Burun İçin Yapısal Destek Greftleri Nelerdir?
Yukarıda bahsettiğimiz o “ağır deri, zayıf iskelet” sorununu çözmenin tek yolu, burnun içine ekstra destekler, yani “greftler” yerleştirmektir. Greft dediğimiz şey, genellikle hastanın kendi burnundan (septum) veya gerekirse kaburgasından aldığımız kıkırdak parçalarıdır. Bunları bir binanın kolonları ve kirişleri gibi düşünebilirsiniz.
Özellikle Slav burnunda, burun ucunun zamanla aşağı sarkmaması için bu destekler hayati önem taşır. Biz bu kıkırdakları milimetrik olarak şekillendirip, burnun stratejik noktalarına yerleştiriyoruz.
Sık kullandığımız yapısal greft türleri şunlardır:
- Kolumellar strut grefti
- Septal uzatma grefti
- Shield grefti
- Rim grefti
- Spreader greft
- Onlay greft
- Cap greft
Örneğin “Kolumellar Strut Grefti”, iki burun deliği arasına yerleştirdiğimiz gizli bir direk gibidir; burun ucunu ayakta tutar. “Shield (Kalkan) Grefti” ise burun ucuna koyduğumuz, kalın derinin altından bile burnun daha zarif ve şekilli görünmesini sağlayan bir kıkırdak parçasıdır. Bu greftler dışarıdan asla belli olmaz, ele gelmez ama burnun formunu koruyan gizli kahramanlardır.
Piezo Rinoplasti ile Kemik Şekillendirme Nasıl Yapılır?
Eskiden burun estetiği denilince akla gelen ilk şeylerden biri, kemik kırma sesleri, şişmiş gözler ve koyu morluklardı. Çünkü kemikleri şekillendirmek için çekiç ve keski gibi kaba aletler kullanılırdı. Ancak teknoloji tıpta devrim yarattı ve artık “Piezo” yani ultrasonik şekillendirme teknolojisine sahibiz. Slav burnu gibi kemik yapısının bazen geniş, bazen de düzensiz olduğu durumlarda Piezo bizim elimiz ayağımız gibidir:
Piezo cihazı, ses dalgaları titreşimi ile çalışır. En büyük özelliği “doku seçici” olmasıdır. Yani bu cihaz sadece kemik gibi sert dokuları keser veya şekillendirir; cilde, damara, sinire veya kasa değdiğinde durur, onlara zarar vermez. Bu bizim için inanılmaz bir konfordur.
Piezo tekniğinin sağladığı faydalar şunlardır:
- Daha az morluk
- Daha az şişlik
- Milimetrik kesim
- Hızlı iyileşme
- Yumuşak doku koruması
- Kontrollü şekillendirme
Bu teknoloji sayesinde burun kemerini alırken veya geniş kemikleri daraltırken, sanki bir heykeltıraşın taşı yontması gibi hassas çalışabiliyoruz. Kontrolsüz kırıklar oluşmuyor, burun sırtı “kalemle çizilmişçesine” pürüzsüz oluyor. Hastalarımız ameliyattan çıktıklarında yüzlerinde travmatik bir görüntü olmuyor, bu da psikolojik olarak süreci çok daha rahat geçirmelerini sağlıyor.
Açık Rinoplasti Tekniği Neden Tercih Edilmelidir?
Rinoplastide “açık” ve “kapalı” teknik tartışması hep vardır ancak Slav burnu gibi kompleks yapılandırma gerektiren durumlarda, benim tercihim ve dünyadaki genel eğilim “Açık Rinoplasti” yönündedir. Açık teknikte, iki burun deliği arasındaki bölgeden (kolumella) yapılan milimetrik bir kesi ile burun cildini kaldırırız. Bu bize burun içindeki tüm anatomiyi, tüm asimetrileri, kemik ve kıkırdak problemlerini çıplak gözle, net bir şekilde görme imkanı verir.
Düşünün ki motoru bozuk bir arabanız var. Kaputu açmadan motoru tamir etmeye çalışmak mı daha güvenlidir, yoksa kaputu açıp her parçayı görerek müdahale etmek mi? İşte açık teknik bize o kaputu açma şansı verir.
Açık tekniğin bize sunduğu imkanlar şunlardır:
- Doğrudan görüş
- Hassas greft yerleşimi
- Simetri kontrolü
- Kanama kontrolü
- Eğrilik düzeltimi
- Eğitim kolaylığı
Özellikle burun ucuna koyduğumuz o milimetrik kıkırdak parçalarını (greftleri) kapalı yöntemle, “karanlıkta” veya tünelin ucundan bakarak milimetrik hassasiyetle yerleştirmek ve dikmek çok zordur. Açık teknikle her şeyi görerek yaptığımız için, sürprizlerle karşılaşma riskimiz minimuma iner. Oluşan kesi izi ise zamanla neredeyse tamamen kaybolur ve kimsenin dikkatini çekmez.
Geniş Burun Kanatları İçin Alar Taban Daraltma Gerekli midir?
Yüz estetiğinde her şey oran ve denge üzerinedir. Slav ırkında ve melez geçiş bölgelerinde bazen burun kanatlarının (alar taban) yüzün geneline göre geniş olduğunu görürüz. Burun ucunu ne kadar güzelleştirirseniz güzelleştirin, eğer burun kanatları çok genişse, burun yüze yayvan bir ifade vermeye devam eder. Özellikle gülme sırasında bu genişlik daha da artarak rahatsız edici olabilir.
Böyle durumlarda, ameliyatın genellikle son aşamasında “Alar Taban Daraltma” dediğimiz işlemi uygularız. Bu burun kanatlarının yanakla birleştiği o doğal kıvrımdan bir miktar doku çıkararak burun deliklerini daraltma işlemidir.
Bu işlemin hedefleri şunlardır:
- Orantılı burun tabanı
- Doğal burun delikleri
- Zarif görünüm
- Simetrik kanatlar
Burada en önemli nokta “doğallık”tır. Burun deliklerini asla nefes almayı zorlaştıracak kadar daraltmamalıyız. “Mandal ile sıkıştırılmış” gibi görünen burunlar, cerrahi bir hatadır. Amacımız, burun kanatlarının göz pınarları hizasına gelmesini sağlamak ve yüze uyumlu, yumuşak bir geçiş elde etmektir. İzler tam kıvrım yerine gizlendiği için iyileşme tamamlandığında fark edilmesi çok güçtür.
Estetik ve Fonksiyonel Bütünlük Nasıl Sağlanır?
Bir Kulak Burun Boğaz ve Yüz Estetik Cerrahı olarak benim için değişmez bir kural vardır: Nefes almayan bir burun, dünyanın en güzel burnu da olsa başarısızdır. Burun her şeyden önce hayati bir organdır. Estetik kaygılarla başvuran Slav burnu tipine sahip hastalarımızın pek çoğunda, aynı zamanda burun içi eğriliği (septum deviasyonu) veya burun eti büyümesi (konka hipertrofisi) gibi sorunlar da mevcuttur.
Biz ameliyatı planlarken estetiği ve fonksiyonu birbirinden ayırmayız. Hatta tam tersine, estetik için kullandığımız teknikler, fonksiyonu da iyileştirir.
Fonksiyonel iyileştirme adımları şunlardır:
- Deviasyon düzeltilmesi
- Konka küçültülmesi
- Valv onarımı
- Hava yolu açılması
Örneğin burnu dikleştirmek için koyduğumuz destekler, aynı zamanda hava yolunun çatısını da açarak hastanın daha rahat nefes almasını sağlar. Eğri olan kıkırdakları düzeltip hem estetik bir burun sırtı elde ederiz hem de hava yolunu tıkayan engelleri kaldırmış oluruz. Yani hasta ameliyattan çıktığında sadece aynadaki görüntüsü değil uyku kalitesi ve efor kapasitesi de olumlu yönde değişir.
İyileşme Süreci ve Dikkat Edilmesi Gerekenler Nelerdir?
Gelelim işin sabır gerektiren kısmına. Slav burnu gibi kalın derili burunların iyileşme süreci, ince derili burunlara göre biraz daha farklı seyreder. Piezo teknolojisi sayesinde ilk haftadaki o korkutucu morlukları ve ağrıları artık pek görmüyoruz. Hastalarımız genellikle 1 hafta sonra alçıları çıkmış, bantlanmış şekilde sosyal hayatlarına dönebiliyorlar.
Ancak işin asıl kısmı “ödem” dediğimiz şişliklerin inmesiyle başlar. Kalın deri, suyu tutmayı sever. Bu yüzden burnun son şeklini alması biraz zaman alır.
İyileşme sürecindeki önemli aşamalar şunlardır:
- İlk hafta alçı süreci
- Birinci ay kaba şişliklerin inmesi
- Altıncı ay detayların belirmesi
- Birinci yıl tam iyileşme
Burun ucundaki o ince detayların, kıkırdak hatlarının ortaya çıkması, kalın derili hastalarda 1 yılı, bazen 1.5 yılı bulabilir. Bu süre zarfında burun günden güne güzelleşir, incelir. Hastalarımıza her zaman şunu söylerim: Rinoplasti bir 100 metre koşusu değil bir maratondur. İlk aylarda burun ucu biraz şiş görünebilir, hissizlik olabilir; bunlar tamamen normaldir ve geçicidir. Önemli olan doktorunuzun takibinde kalmak, önerilen masajları yapmak ve vücudun iyileşme hızına saygı duymaktır.

Prof. Dr. Murat Songu – Burun Estetiği (Rinoplasti) Uzmanı
Prof. Dr. Murat Songu, 1976 yılında İzmir’de doğmuş, tıp eğitimini Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladıktan sonra Celal Bayar Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı’nda uzmanlık eğitimini tamamlamıştır. 2005–2006 yıllarında Fransa’nın Bordeaux kentinde Prof. Vincent Darrouzet ve Dr. Guy Lacher gibi rinoloji alanının önde gelen cerrahlarıyla çalışarak rinoplasti, fonksiyonel burun cerrahisi ve kafa tabanı cerrahisi üzerine ileri eğitim almıştır.
Burun estetiğinde doğal görünüm, nefes fonksiyonunun korunması ve yüz estetiği dengesini ön planda tutan Prof. Dr. Songu, açık teknik rinoplasti, piezo (ultrasonik) rinoplasti, revizyon rinoplasti, burun ucu estetiği ve fonksiyonel septorinoplasti operasyonlarında ulusal ve uluslararası düzeyde tanınan bir cerrahtır. Yurt içi ve yurt dışında çok sayıda rinoplasti kongresinde eğitici ve konuşmacı olarak yer almış; yüz estetiği ve burun cerrahisinde modern tekniklerin yaygınlaşmasına öncülük etmiştir.
100’den fazla bilimsel yayını, kitap bölümü yazarlıkları ve 1700’ü aşkın uluslararası atfıyla rinoplasti alanında Türkiye’nin en saygın akademisyenlerinden biri olan Prof. Dr. Murat Songu, doğal, yüzle uyumlu ve fonksiyonel sonuçlar hedefleyen cerrahi yaklaşımıyla hem bilimsel hem estetik başarıları bir araya getirmektedir.

