İtalyan burnu, estetik cerrahi pratiğinde burun sırtının pürüzsüz ve düz bir hatta sahip olduğu, burun ucunun net hatlarla tanımlandığı ve yüzle kusursuz bir denge kuran “Kafkas” tipi ideal burun yapısını ifade eder. Rinoplasti uygulamalarında sıklıkla talep edilen bu form; abartılı kavislerden ve yapaylıktan uzak, ışık ve gölge oyunlarının belirgin olduğu sofistike bir görünüm sunar. Yüksek çözünürlüklü (high definition) estetik anlayışının bir yansıması olan bu yapı yüzün karakterini bozmadan alın ve dudak ile ideal açıyı yakalayan, zarif ve zamansız bir güzellik standardını temsil eder.
İçindekiler
İtalyan burnu özellikleri nelerdir ve neden estetik açıdan bu kadar talep görmektedir?
İtalyan burnu olarak adlandırılan estetik form, aslında idealize edilmiş Kafkas ırkı burun yapısının en zarif halini temsil eder. Bu burun tipini bu kadar çekici kılan şey, sahip olduğu denge ve belirgin hatlardır. Hastalarımızın bu formu istemesindeki temel motivasyon, yüzlerine daha ferah, daha genç ve daha “klas” bir ifade kazandırma arzusudur. İtalyan tarzı bir burunda, ışık burun sırtına vurduğunda kesintisiz, düz bir çizgi halinde akar; burun ucu ise sanki bir heykeltıraşın elinden çıkmışçasına belirgindir.
Bu estetik yapıyı oluşturan temel görsel bileşenler şunlardır:
- Düz veya çok hafif kavisli burun sırtı
- Belirgin ve zarif burun ucu
- İdeal burun dudak açısı
- İnce ve detayları gösteren cilt yapısı
- Keskin burun kanadı geçişleri
- Yüz orantısına uygun projeksiyon
Bu özelliklerin bir araya gelmesi, yüzde “yüksek tanımlı” (high definition) bir etki yaratır. Yani burun, yüzün geri kalanından bağımsız, kaba bir kütle gibi durmaz; aksine yüzün diğer güzelliklerini (gözleri, elmacık kemiklerini) ortaya çıkaran zarif bir odak noktası haline gelir. Özellikle sosyal medyanın ve selfie kültürünün etkisiyle, profil görüntüsünün kusursuz olması arzusu, bu burun tipine olan talebi son yıllarda ciddi oranda artırmıştır.
İtalyan burnu ile bizim coğrafyamızdaki Akdeniz burun yapısı arasındaki farklar nelerdir?
İşte mesleki açıdan en büyük meydan okuma ve sanatın devreye girdiği nokta burasıdır. Türkiye ve çevre coğrafyalar (Orta Doğu, Akdeniz havzası), genetik olarak oldukça karakteristik ve güçlü bir burun yapısına sahiptir. Hastalarımız hayallerindeki o ince İtalyan burnu fotoğrafıyla geldiklerinde, mevcut anatomik yapıları ile hayalleri arasında genellikle ciddi bir fark bulunur. Bizim coğrafyamızın burun yapısı, cerrahi açıdan daha karmaşık bir planlama gerektirir çünkü dokularımız daha dirençli ve yapılıdır.
Coğrafyamızda sıkça karşılaştığımız tipik burun özellikleri şunlardır:
- Kalın ve yağlı cilt yapısı
- Belirgin kemer (hump)
- Aşağıya sarkık burun ucu
- Geniş burun sırtı
- Zayıf kıkırdak desteği
- Geniş burun kanatları
Bu tabloyu şununla kıyaslayabiliriz: İtalyan veya Kuzey Avrupalı bir hastanın burnu ince bir ipek kumaşla örtülü gibidir; alttaki en ufak bir değişikliği hemen belli eder. Bizim hastalarımızın burnu ise genellikle kalın bir kadife örtü altındadır. Eğer cerrah, sadece burnu küçültüp kemikleri törpülerse, o kalın “kadife” deri kendini toparlayamaz ve istenen o zarif, keskin hatlar yerine yuvarlak ve tanımsız bir burun ortaya çıkar. Bu nedenle Akdeniz tipi bir burnu İtalyan estetiğine kavuşturmak, basit bir “küçültme” işlemi değil ciddi bir “yeniden yapılandırma” (rekonstrüksiyon) ameliyatıdır.
Kalın derili burunlarda İtalyan estetiği yakalamak için hangi cerrahi teknikler kullanılır?
Kalın deri, rinoplastide cerrahın yönetmesi gereken en zorlu parametrelerden biridir. Kalın derili bir hastada o arzulanan İtalyan zarafetini yakalamak için stratejimiz tamamen değişir. Burada “Yapısal Rinoplasti” (Structural Rhinoplasty) dediğimiz kavram devreye girer. Mantık şudur: Kalın bir örtünün altında şekil belli etmek istiyorsanız, alttaki iskeleti (çadırın direklerini) çok daha güçlü ve belirgin kurmanız gerekir. Burnu küçültüp iskeleti zayıflatırsak, kalın deri “hafıza” özelliğiyle eski şeklini almaya çalışır veya yerçekimiyle aşağıya sarkar.
Bu tip burunlarda uyguladığımız temel teknik yaklaşımlar şunlardır:
- Güçlü kıkırdak greftleri kullanımı
- Burun ucunu ileri taşıma
- Deri altı yağ dokusunun inceltilmesi
- Özel dikiş teknikleri
- Kıkırdakların keskinleştirilmesi
Bu süreçte cildi içeriden inceltmek bir yere kadar mümkündür ve çok dikkatli yapılmalıdır; çünkü cildin beslenmesini bozmamak hayati önem taşır. Asıl sihir, cildin altına koyduğumuz kıkırdak desteklerle cildi gergin tutmakta yatar. Nasıl ki kilo alınca kıyafetler üzerimizde daha gergin ve hatları belli ederek duruyorsa, biz de burun ucunu ve sırtını kıkırdaklarla destekleyerek o kalın derinin gerilmesini ve alttaki zarif hatları dışarı yansıtmasını sağlarız. Bu cerrahın kıkırdak şekillendirme yeteneğine ve tecrübesine doğrudan bağlı bir süreçtir.
Kemerli burun düzeltme işleminde doğal ve kavisli bir sırt nasıl oluşturulur?
Hastalarımızın büyük çoğunluğu, burun sırtındaki kemerden (hump) şikayetçidir. Ancak İtalyan estetiğini hedeflerken, kemeri sadece “kesip atmak” yeterli değildir. Eski usul cerrahide kemer alındığında burun sırtı bazen aşırı oyulur ve “kaydırak” gibi yapay bir görüntü oluşurdu. Modern yaklaşımda ise hedefimiz, kemerin olmadığı ama burun sırtının yüzle uyumlu, doğal bir düzlükte veya çok hafif, göze hoş gelen bir kavisle aktığı bir profildir.
Kemer alındıktan sonra burun çatısı açılır (buna açık çatı deformitesi denir) ve bu çatının tekrar doğal bir kavisle kapatılması gerekir. Bu aşamada kullandığımız yöntem sadece kemiği almak değil aynı zamanda kemik ve kıkırdak dokuyu yeniden şekillendirmektir. Bazen kemeri aldıktan sonra milimetrik düzensizlikler kalabilir. Bu pürüzsüzlüğü sağlamak için “kamuflaj” tekniklerine başvururuz.
Bu işlem sırasında kullandığımız yardımcı materyaller şunlardır:
- Kemik tozu macunu
- Ezilmiş kıkırdak parçaları
- Doku kılıfları (Fasya)
Cerrah, ameliyat sırasında çıkan kemik ve kıkırdakları özel işlemlerden geçirerek bir macun kıvamına getirebilir ve bunu burun sırtındaki milimetrik boşlukları doldurmak için kullanabilir. Bu sayede iyileşme tamamlandığında elinize gelen hiçbir pürüz olmaz ve ışık burun sırtında kırılmadan, pürüzsüzce akar. Bu teknikler, kemerli bir burnu sadece düzeltmekle kalmaz, ona o arzulanan sofistike havayı da katar.
Düşük burun ucu nasıl kaldırılır ve İtalyan burnu formuna getirilir?
Orta Doğu ve Anadolu burun yapısının en belirgin özelliklerinden biri, özellikle gülünce aşağıya sarkan burun ucudur. İtalyan burnunda ise burun ucu kendinden emin, diri ve ideal bir açıda durur. Burun ucunu kaldırmak (rotasyon) ve yüzeyden öne doğru olan çıkıntısını (projeksiyon) ayarlamak, yüzün genel dengesini tamamen değiştirir ve kişiye daha dinamik bir hava katar.
Düşük bir burun ucunu sadece dikişlerle yukarı asmak, ne yazık ki kalıcı bir çözüm değildir. Yerçekimi ve yüz mimikleri (özellikle konuşurken ve gülerken burnu aşağı çeken kaslar) zamanla dikişleri gevşetebilir. Bu yüzden burun ucuna bir “inşaat mühendisi” mantığıyla yaklaşırız. Burnun en ucuna, sağlam bir temel oluşturmak zorundayız.
Burun ucunu ideal pozisyonda tutmak için uyguladığımız destekler şunlardır:
- Kolumellar destek grefti (Strut)
- Septal uzatma grefti
- Dil-in-groove tekniği
- Burun ucu kalkan grefti
Bu teknik terimlerin özü şudur: Burun deliklerinin arasındaki o orta direğe (kolumella), görünmeyen kıkırdak sütunlar yerleştiriyoruz. Bu kıkırdak sütunlar, burnun zamanla düşmesini engelleyen bir payanda görevi görür. Böylece hasta güldüğünde, konuştuğunda veya aradan yıllar geçtiğinde bile burun ucu o ilk günkü zarif ve kalkık duruşunu korur. İtalyan estetiğindeki o karakteristik “elmas” şeklindeki burun ucu parlaması da yine bu kıkırdaklara verilen özel şekiller sayesinde elde edilir.
Ameliyatta neden kaburga kıkırdağı gibi ek materyaller gerekir?
Hastalarımızın bazen en çok çekindiği ama sonucun başarısı ve kalıcılığı için bazen kaçınılmaz olan konu, “kaburga kıkırdağı” kullanımıdır. Yukarıda bahsettiğimiz gibi, kalın derili ve yapısal olarak zayıf kıkırdaklı bir burnu İtalyan formuna sokmak için, içeride çok güçlü bir iskelet kurmamız gerekir. Ancak hastanın kendi burun orta bölmesi (septum) kıkırdağı, daha önce geçirilmiş bir ameliyat, travma veya doğuştan gelen sebeplerle yetersiz olabilir.
Eğer elimizde inşaatı yapacak kadar tuğla (kıkırdak) yoksa, vücudun başka bir yerinden yedek malzeme temin etmemiz gerekir. Kulak kıkırdağı yumuşak ve kavisli olduğu için genellikle burun ucu şekillendirmede harikadır ama burnu dik tutmak veya sırtı düzleştirmek için bazen yeterince güçlü değildir. İşte bu noktada kaburga kıkırdağı, bize sınırsız ve çok sağlam bir yapı malzemesi sunar.
Kıkırdak temin ettiğimiz kaynaklar şunlardır:
- Septum kıkırdağı
- Kulak kıkırdağı
- Kaburga kıkırdağı
- Kadavra kıkırdağı (Allogreft)
Günümüzde kaburga kıkırdağı alma işlemi, hastalarımızın korktuğu gibi ağrılı ve büyük bir işlem değildir. Göğüs altı kıvrımına saklanan 1-2 cm’lik minik bir kesi ile, yaklaşık 15-20 dakikada bu kıkırdak alınabilir. Bu materyal, cerrahın elini inanılmaz derecede güçlendirir. İtalyan burnu gibi keskin hatlar ve güçlü bir duruş gerektiren modellerde, kaburga kıkırdağı adeta bir “sigorta” görevi görür; burnun zamanla çökmesini veya eğilmesini engeller. Bu cerrahın sadece estetik değil rekonstrüktif (onarım) cerrahi yetkinliğini de ortaya koyan ileri düzey bir yaklaşımdır.
İtalyan burnu planlamasında yüzle uyum ve fonksiyonel nefes alma ne kadar önemlidir?
Bir KBB Uzmanı ve Yüz Estetik Cerrahı olarak felsefem şudur: Nefes alamayan bir burun, dünyanın en güzel burnu da olsa başarısızdır. İtalyan estetiğini planlarken, sadece burnun dış görünüşüne odaklanmak büyük bir hata olur. Burun, solunum sisteminin başlangıç kapısıdır ve estetik müdahaleler asla bu fonksiyonu bozmamalı, aksine iyileştirmelidir.
Bizim yaklaşımımız “Fonksiyonel Septorinoplasti”dir. Yani aynı ameliyatta hem estetik kaygıları giderir hem de içerideki tıkanıklıkları açarız. Hatta çoğu zaman estetik manevraları, nefes yolunu açmak için kullanırız. Örneğin burun kanatlarını destekleyen kıkırdak yamalar (valv cerrahisi), hem burnun yanlardan çökmesini engeller hem de hava giriş açısını genişletir.
Bu kapsamlı cerrahide ele aldığımız fonksiyonel sorunlar şunlardır:
- Septum deviasyonu (Kıkırdak eğriliği)
- Konka hipertrofisi (Burun eti büyümesi)
- Nazal valv yetmezliği
- Kronik sinüzit sorunları
Ayrıca yüzle uyum konusu da hayati önem taşır. İtalyan burnu “küçük” bir burun anlamına gelmez; “oranlı” bir burun demektir. Eğer hastanın çenesi gerideyse, alnı genişse veya yanakları dolgunsa, burnun boyutunu buna göre ayarlamak gerekir. Geniş bir yüzde aşırı küçültülmüş bir burun, yüzün ortasında kaybolur ve doğal durmaz. Cerrahın görevi, hastanın yüz hatlarını analiz ederek, o yüze en çok yakışacak, sanki doğuştan oradaymış gibi duracak “kişiye özel” İtalyan yorumunu yapmaktır.
İyileşme süreci nasıldır ve İtalyan burnu son halini ne zaman alır?
Estetik yolculuğun en çok sabır gerektiren kısmı iyileşme sürecidir. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte artık ameliyat sonrası süreç çok daha konforludur. Eskiden kullanılan metrelerce bez tamponlar artık tarih oldu; yerine içinden nefes alınabilen, kaygan silikon yapraklar kullanıyoruz. Bu sayede hastalarımız ameliyattan çıkar çıkmaz nefes alabilirler ve bu silikonların çıkarılması saniyeler süren, ağrısız bir işlemdir.
Genel anestezi altında yapılan ameliyat ortalama 3 saat sürer ve hastalarımız genellikle bir gece hastanede misafir edilir. İlk günlerde yüzde şişlik ve hafif morluklar olması vücudun doğal tepkisidir ve geçicidir. Birinci haftanın sonunda burun üzerindeki koruyucu atel ve silikonlar alınır. O andan itibaren hasta sosyal hayatına dönebilir.
İyileşme sürecinin ana hatları şunlardır:
- İlk 3 gün ödemin zirve yapması
- 7-10. gün atel ve dikişlerin alınması
- haftada morlukların tamamen geçmesi
- aydan sonra kaba şişliklerin inmesi
- ay ile 1. yıl arası ince detayların oturması
Özellikle kalın derili ve İtalyan tarzı şekillendirme yaptığımız burunlarda, burnun son halini alması ve o zarif detayların ortaya çıkması 1 yılı, bazen 1.5 yılı bulabilir. Bu süreçte burun ucu zamanla incelir, sırtındaki ödem dağılır ve deri alttaki yeni iskelete yapışır. Hastalarımızın bu süreçte sabırlı olması ve cerrahının önerdiği masaj veya bakım rutinlerine uyması, sonucun mükemmelliği açısından çok önemlidir.

Prof. Dr. Murat Songu – Burun Estetiği (Rinoplasti) Uzmanı
Prof. Dr. Murat Songu, 1976 yılında İzmir’de doğmuş, tıp eğitimini Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladıktan sonra Celal Bayar Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı’nda uzmanlık eğitimini tamamlamıştır. 2005–2006 yıllarında Fransa’nın Bordeaux kentinde Prof. Vincent Darrouzet ve Dr. Guy Lacher gibi rinoloji alanının önde gelen cerrahlarıyla çalışarak rinoplasti, fonksiyonel burun cerrahisi ve kafa tabanı cerrahisi üzerine ileri eğitim almıştır.
Burun estetiğinde doğal görünüm, nefes fonksiyonunun korunması ve yüz estetiği dengesini ön planda tutan Prof. Dr. Songu, açık teknik rinoplasti, piezo (ultrasonik) rinoplasti, revizyon rinoplasti, burun ucu estetiği ve fonksiyonel septorinoplasti operasyonlarında ulusal ve uluslararası düzeyde tanınan bir cerrahtır. Yurt içi ve yurt dışında çok sayıda rinoplasti kongresinde eğitici ve konuşmacı olarak yer almış; yüz estetiği ve burun cerrahisinde modern tekniklerin yaygınlaşmasına öncülük etmiştir.
100’den fazla bilimsel yayını, kitap bölümü yazarlıkları ve 1700’ü aşkın uluslararası atfıyla rinoplasti alanında Türkiye’nin en saygın akademisyenlerinden biri olan Prof. Dr. Murat Songu, doğal, yüzle uyumlu ve fonksiyonel sonuçlar hedefleyen cerrahi yaklaşımıyla hem bilimsel hem estetik başarıları bir araya getirmektedir.

