Türk burnu tipolojisi, genetik mirasımızın bir yansıması olarak genellikle güçlü bir kemik çatısı, belirgin sırt kemeri (hump) ve orta-kalın cilt yapısı ile tanımlanan karakteristik bir anatomidir. Orta Doğu ve Akdeniz morfolojisinin baskın izlerini taşıyan bu burun formu, geniş hacimli yüzey alanı ve gülümseme ile aşağıya yönelen düşük burun ucu ile ayırt edilir. Estetik cerrahi literatüründe zorlu burunlar sınıfında yer alan bu yapı standart küçültme işlemlerinden ziyade, yüzün genel hatlarıyla uyumlu, kıkırdak desteğinin güçlendirildiği ve fonksiyonel bütünlüğün korunduğu yapılandırıcı (structural) bir rinoplasti yaklaşımını gerektirir.
İçindekiler
Türk Burnu Olarak Tanımlanan Yapının Karakteristik Özellikleri Nelerdir?
Anadolu coğrafyasında yaşayan bireylerin burun yapıları incelendiğinde, Avrupa veya Uzak Doğu kökenli insanlardan çok daha farklı, kendine has bir anatomik bütünlük karşımıza çıkar. Bilimsel analizler ve günlük klinik gözlemlerimiz, Türk burnunun genel olarak daha hacimli, yüzey alanı geniş ve kemik yapısı güçlü bir formda olduğunu göstermektedir. Bu durum estetik cerrahi planlamasında, basit bir küçültme işleminden çok daha fazlasını, yani burnu yüzle yeniden dengelemeyi gerektirir. Genellikle Orta Doğu ve Akdeniz genetiğinin bir harmanı olan bu yapıda, dokuların direnci ve kalınlığı cerrahi stratejiyi doğrudan etkiler.
Bu coğrafyada en sık karşılaştığımız anatomik özellikler şunlardır:
- Belirgin burun kemeri
- Kalın cilt yapısı
- Düşük burun ucu
- Geniş burun sırtı
- Yağlı cilt dokusu
- Zayıf kıkırdak desteği
- Geniş gözenekler
Kemerli Burun Yapısında Doğallık Nasıl Sağlanır?
Kemerli burun yapısı, Türk toplumunda belki de en yaygın görülen anatomik özelliktir. Burun sırtında oluşan bu tümsek, hem kemik hem de kıkırdak dokunun aşırı gelişimiyle ortaya çıkar ve profilden bakıldığında burnun olduğundan çok daha sert, baskın ve uzun görünmesine neden olur. Hastalarımızın çoğu, bu kemerin tamamen yok edilmesini ve kavisli bir hat elde edilmesini talep eder. Ancak burada dikkat edilmesi gereken çok ince bir çizgi vardır:
Geleneksel yöntemlerde bu kemer agresif bir şekilde törpülenir veya kesilirdi. Ancak bu durum bazen burun çatısının çökmesine, “açık çatı” deformitesine veya nefes alma problemlerine yol açabilirdi. Günümüz modern cerrahisinde ise amaç kemeri yok ederken burnun “omurgasını” sağlam tutmaktır. Kemerin alınması işlemi bir heykeltıraş hassasiyeti gerektirir. Eğer kemer alındıktan sonra burun sırtı aşırı oyulursa, yüzün genel karakteri kaybolabilir ve yapay bir ifade ortaya çıkar. Bu nedenle kemer alındıktan sonra burun sırtının pürüzsüzleştirilmesi ve yan duvarların birbirine yaklaştırılması işlemi büyük önem taşır. Hedefimiz, kemeri alınmış ama “yapıldığı belli olmayan”, sanki doğuştan düzgün bir sırta sahipmiş gibi görünen doğal bir hat yakalamaktır.
Burun Ucu Düşüklüğü Yüz İfadesini Nasıl Etkiler?
Türk burnu tipolojisinde hastaların en sık şikayet ettiği konulardan biri, burun ucunun (tip bölgesinin) düşük durması veya konuşurken, gülümserken aşağıya doğru hareket etmesidir. Anatomik olarak burun ucu ile üst dudak arasındaki açının dar olması, kişinin olduğundan daha yaşlı, yorgun ve enerjisiz görünmesine neden olabilir. Burun ucunu yerinde tutan bağların zayıf olması veya burun ucundaki kıkırdakların aşağıya doğru yönelimi, bu sarkıklığın temel nedenidir.
Gülme kaslarının aktif çalışmasıyla birlikte burun ucu aşağı çekildiğinde, yüzdeki dinamizm kaybolur. Cerrahi yaklaşımda bu sorunu çözmek için sadece kıkırdakları kesip şekillendirmek yetmez; aynı zamanda burun ucuna bir miktar rotasyon kazandırmak gerekir. Yani burnun ucunun ideal açıda hafifçe yukarıya doğru döndürülmesi hedeflenir. Bu işlem yüzdeki o yorgun ifadeyi silerek daha canlı bir görünüm sağlar. Ancak buradaki en kritik nokta, burun ucunu aşırı kaldırıp burun deliklerinin karşıdan göründüğü o doğal olmayan görüntüyü engellemektir.
Düşük burun ucunun yüzde yarattığı olumsuz etkiler şunlardır:
- Yorgun ifade
- Yaşlı görünüm
- Uzun yüz algısı
- Sert mizaç
- Üst dudak kapalılığı
Kalın Derili Burun Ameliyatı Neden Daha Zorludur?
Rinoplasti cerrahisinin en zorlu sınavlarından biri, şüphesiz ki kalın cilt yapısıdır. Türk toplumunda, özellikle erkeklerde ve güneydoğu kökenli hastalarda cilt kalınlığı orta ile ileri seviye arasındadır. Kalın deriyi, ince bir iskeletin üzerine örtülmüş kalın bir yorgana benzetebiliriz. Cerrah olarak alttaki kıkırdak ve kemik üzerinde ne kadar milimetrik ve zarif işçilik yaparsak yapalım, üzerini kalın bir deri örttüğünde bu detayların dışarıdan görünmesi zorlaşır.
İnce derili bir hastada yapılan en ufak bir değişiklik dışarıdan hemen fark edilirken, kalın derili hastalarda bu detayların görünür hale gelmesi özel teknikler ve ciddi bir iskelet desteği gerektirir. Kalın cildin ağırlığını taşıyabilmek ve burnun zamanla çökmesini, “kuş gagası” görünümünü almasını engellemek için, içeride kurulan çatının çok güçlü olması gerekir. Zayıf kıkırdaklar kalın derinin baskısına ve ağırlığına dayanamaz, zamanla ezilir.
Bu nedenle kalın derili burunlarda “küçültme” işleminden ziyade “yapılandırma” ve “destekleme” işlemi ön plana çıkar. Burun ucunu inceltmek ve daha zarif göstermek için hastanın kendi kıkırdaklarından elde edilen destek parçaları (greftler) kullanılır.
Kalın derili burunlarda karşılaştığımız temel zorluklar şunlardır:
- Uzun ödem süresi
- Detay kaybı
- Skar dokusu riski
- İskelet zayıflığı
- Şekil alma direnci
Estetik Cerrahide Nefes Alma Sorunları Nasıl Çözülür?
Estetik burun cerrahisi ve fonksiyonel burun cerrahisi birbirinden ayrı düşünülemeyecek, etle tırnak gibi bütünleşik kavramlardır. Burnun en güzel hali, en iyi nefes alan halidir. Türk toplumunda estetik kaygılarla başvuran hastaların çok büyük bir kısmında, burun orta bölmesi olan “septum”da ciddi eğrilikler ve burun etlerinde (konka) büyümeler mevcuttur. Bu problemler, kişinin uyku kalitesini bozar, horlamaya neden olur, sabah yorgun uyanmasına sebebiyet verir ve günlük yaşamdaki efor kapasitesini ciddi ölçüde düşürür.
Septorhinoplasti adını verdiğimiz kombine cerrahide, aynı seans içerisinde hem dış görünüş düzeltilir hem de hava yolu açılır. Burnun içindeki eğri kıkırdaklar düzeltilerek hava koridorları genişletilir. Buradaki en büyük avantaj, nefes almayı engelleyen o eğri kıkırdak parçalarının atılmamasıdır. Bu kıkırdaklar, burnun estetik inşasında, özellikle burun ucunun desteklenmesinde veya sırtın düzeltilmesinde yapı taşı olarak kullanılır. Yani burnun fonksiyonunu bozan fazlalıklar, estetik mimarinin temel taşına dönüşür.
Sıklıkla müdahale ettiğimiz fonksiyonel sorunlar şunlardır:
- Septum deviasyonu
- Konka büyümesi
- Nazal valv darlığı
- Kronik sinüzit
- Polip varlığı
Etnik Rinoplasti Yaklaşımı ile Kimlik Nasıl Korunur?
Son yıllarda estetik cerrahi dünyasında ve ülkemizde yükselen en önemli değer “Etnik Rinoplasti” kavramıdır. Eskiden herkese uygulanan tek tip, aşırı kalkık, kavisli ve minicik “Batılı” burun anlayışı artık terk edilmiştir. Her toplumun yüz hatları, kemik yapısı, çene projeksiyonu ve göz yapısı farklıdır. Türk burnu için yapılan planlamada, kişinin etnik kimliğini ve yüz karakterini tamamen silip, ona ait olmayan yapay bir burun monte etmek, estetik bir başarı değil bir uyumsuzluk yaratır.
Etnik rinoplasti prensibine göre, bir hastanın burnu düzeltilirken o kişinin yüzündeki diğer organlarla olan harmonisi gözetilmelidir. Örneğin güçlü ve karakteristik yüz hatlarına sahip, esmer tenli bir bireye, yüzüne hiç uymayan İskandinav tarzı bir burun yapmak, yüzün dengesini bozar ve kişiyi doğallıktan uzaklaştırır. Amaç hastanın “kendi burnunun daha iyi bir versiyonuna” kavuşmasını sağlamaktır. Bu yüzün genetik mirasına saygı duyan, kültürel kodlarla uyumlu ancak estetik açıdan rafine edilmiş, kaba hatlarından arındırılmış bir sonuç demektir.
Kadın ve Erkek Burun Estetiğinde Hedefler Nelerdir?
Biyolojik cinsiyet, burun estetiğinde cerrahi rotayı belirleyen en temel faktörlerden biridir. Kadın ve erkek yüz anatomisi birbirinden farklıdır ve bu nedenle ideal burun tanımları, açıları ve oranları da köklü değişiklikler gösterir. Bir erkeğe kadınsı bir burun yapmak ne kadar hatalıysa, bir kadına maskülen ve sert bir burun yapmak da o derece estetik dışıdır.
Kadınlarda hedeflenen estetik, daha zarif geçişlere sahip, burun sırtının hafifçe kavisli olabildiği ve burun ucu açısının 95-100 derece bandında, yani burnun hafifçe kalkık olduğu bir formdur. Bu özellikler yüzde daha yumuşak, çekici ve feminen bir ifade oluşturur. Burun ucunun inceliği ve narinliği kadın yüzünde aranan bir özelliktir.
Erkeklerde ise durum tam tersidir ve çok daha dikkatli olunması gerekir. Erkek burnunda sırtın düz inmesi, kavis yerine maskülen bir düz hat korunması esastır. Burun ucu açısının daha dar, yaklaşık 90 derece civarında olması ve burun ile üst dudak mesafesinin korunması gerekir. Erkek burnunun aşırı küçültülmesi, sırtının oyulması veya ucunun fazla kaldırılması, yüzdeki ifadeyi yumuşatarak istenmeyen bir feminen görüntüye yol açabilir.
Erkek hastalarda özellikle kaçındığımız durumlar şunlardır:
- Aşırı kavis
- Kalkık uç
- Dar burun sırtı
- Küçük burun delikleri
- Yumuşak geçişler
Açık Teknik Ameliyat Neden Daha Fazla Tercih Edilir?
Cerrahi teknik seçiminde “Açık” ve “Kapalı” rinoplasti yaklaşımları hastalarımız tarafından sıkça sorulur. Türk burnu gibi kompleks, kemerli, ucu düşük ve yapısal değişikliğin çok gerektiği durumlarda, genellikle “Açık Rinoplasti” tekniği cerrah olarak bize daha geniş bir görüş alanı ve manevra kabiliyeti sağlar.
Açık teknikte, burun delikleri arasındaki “kolumella” dediğimiz bölgeden yapılan milimetrik bir kesi ile burun derisi kaldırılarak tüm anatomi, kemik ve kıkırdak yapılar çıplak gözle görülür hale gelir. Bu özellikle asimetrilerin düzeltilmesi, kıkırdakların hassas bir şekilde dikilmesi ve greftlerin milimetrik olarak yerleştirilmesi için büyük avantaj sağlar. İz konusunda endişe edilmesine gerek yoktur; çünkü bu kesi yeri, doğru teknikle kapatıldığında zamanla neredeyse belirsiz hale gelen, vücudun en iyi iyileşen bölgelerinden biridir. Kapalı teknik daha az ödem vaat etse de Türk burnunun gerektirdiği kapsamlı rekonstrüksiyon işlemleri için açık tekniğin sunduğu hakimiyet çoğu zaman vazgeçilmezdir.
Burun Ucu Estetiği (Tip Plasti) ile Hangi Sorunlar Giderilir?
Burun ucu, burnun en karmaşık, en hareketli ve estetik açıdan en çok dikkat çeken bölgesidir. “Tip Plasti” olarak adlandırdığımız işlemler, kemik yapıya dokunmadan, sadece burun ucuna yönelik ince ayarları ve şekillendirmeleri kapsar. Türk burnunda sıkça görülen “Bulböz Tip” yani top gibi yuvarlak, etli ve geniş burun ucu sorunu, özel dikiş teknikleri ve kıkırdak tıraşlamaları ile çözülür.
Burada kıkırdakların fazlalık yapan kısımları milimetrik olarak çıkarılırken, kıkırdağın direncinin korunması hayati önem taşır. Ayrıca “Pinokyo burun” olarak tarif edilen, yüz planından çok önde duran aşırı uzun burun uçları geriye doğru alınarak yüzle daha orantılı hale getirilir. Düşük burun uçlarını kaldırmak içinse, burun direği olan kolumellaya görünmez kıkırdak destekleri yerleştirilerek, burnun zamanla yer çekimine yenilip tekrar düşmesi engellenir.
Burun ucu estetiğinde uyguladığımız temel işlemler şunlardır:
- Rotasyon artırma
- Projeksiyon azaltma
- İnceltme işlemi
- Simetri sağlama
- Destek greftleri yerleştirme
Revizyon Ameliyatları Hangi Durumlarda Zorunlu Hale Gelir?
Daha önce rinoplasti geçirmiş ancak estetik veya fonksiyonel sonuçlardan memnun kalmamış hastalar için gerçekleştirilen “Revizyon Rinoplasti”, yani düzeltme ameliyatları, ilk ameliyata göre çok daha teknik, karmaşık ve zorlu bir süreçtir. Çünkü ilk ameliyatta burun içindeki doğal kıkırdak rezervleri genellikle kullanılmış veya hasar görmüş, doku planları yapışmış ve kan dolaşımı değişmiştir.
Revizyon cerrahisinde karşılaştığımız en büyük sorun, burnu yeniden inşa etmek için elimizde yeterli kıkırdak bulunmamasıdır. İlk ameliyatta aşırı kıkırdak çıkarılması sonucu burun desteğini kaybedip çökmüşse, “mandal” ile sıkılmış gibi yapay bir görüntü oluşmuşsa veya burun ucu tamamen düşmüşse, bu durumu düzeltmek için vücudun başka bölgelerinden kıkırdak transferi yapmak gerekebilir. Genellikle hastanın kendi kaburga kıkırdağı veya kulak kıkırdağı bu onarım için en güvenilir malzemedir. Bu kıkırdaklar, burnu tekrar doğal formuna kavuşturmak ve hava yollarını açmak için yapısal destek olarak kullanılır.
Revizyon gerektiren başlıca sebepler şunlardır:
- Burun sırtı çökmesi
- Nefes alma güçlüğü
- Burun ucu düşmesi
- Aşırı kalkıklık
- Asimetrik görüntü
İyileşme Sürecinde Hastaları Neler Bekler?
Başarılı bir cerrahinin ardından gelen iyileşme süreci, en az ameliyatın kendisi kadar önemlidir ve sabır gerektiren bir yolculuktur. Özellikle kalın ciltli ve kemik yapısı güçlü Türk burnu tipolojisinde, ödemlerin inmesi ve burnun tam şeklini alması zaman alır. Ameliyattan hemen sonra alçı çıktığında görülen burun, nihai sonuç değildir; sadece bir ön izlemedir.
İlk haftalarda oluşan kaba şişlikler hızla inse de cildin kemik ve kıkırdak iskelet üzerine oturması, derinin incelmesi ve ince detayların ortaya çıkması ortalama 6 ay ile 1 yıl arasında değişen bir süreyi kapsar. Kalın ciltli hastalarda bu süre bazen 1.5 – 2 yıla kadar uzayabilir. Bu süreçte burnun darbelerden korunması, doktorun önerdiği masajların düzenli yapılması, tuzlu su ile yıkamaların aksatılmaması cerrahi başarının uzun ömürlü olmasını sağlayan faktörlerdir. İyileşme sürecini bir maraton olarak görmek, sonucun tadını çıkarmak için en sağlıklı yaklaşımdır.
İyileşme döneminde dikkat edilmesi gerekenler şunlardır:
- Baş yüksekte yatma
- Güneşten korunma
- Gözlük kullanmama
- Darbe almama
- Düzenli masaj yapma

Prof. Dr. Murat Songu – Burun Estetiği (Rinoplasti) Uzmanı
Prof. Dr. Murat Songu, 1976 yılında İzmir’de doğmuş, tıp eğitimini Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladıktan sonra Celal Bayar Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı’nda uzmanlık eğitimini tamamlamıştır. 2005–2006 yıllarında Fransa’nın Bordeaux kentinde Prof. Vincent Darrouzet ve Dr. Guy Lacher gibi rinoloji alanının önde gelen cerrahlarıyla çalışarak rinoplasti, fonksiyonel burun cerrahisi ve kafa tabanı cerrahisi üzerine ileri eğitim almıştır.
Burun estetiğinde doğal görünüm, nefes fonksiyonunun korunması ve yüz estetiği dengesini ön planda tutan Prof. Dr. Songu, açık teknik rinoplasti, piezo (ultrasonik) rinoplasti, revizyon rinoplasti, burun ucu estetiği ve fonksiyonel septorinoplasti operasyonlarında ulusal ve uluslararası düzeyde tanınan bir cerrahtır. Yurt içi ve yurt dışında çok sayıda rinoplasti kongresinde eğitici ve konuşmacı olarak yer almış; yüz estetiği ve burun cerrahisinde modern tekniklerin yaygınlaşmasına öncülük etmiştir.
100’den fazla bilimsel yayını, kitap bölümü yazarlıkları ve 1700’ü aşkın uluslararası atfıyla rinoplasti alanında Türkiye’nin en saygın akademisyenlerinden biri olan Prof. Dr. Murat Songu, doğal, yüzle uyumlu ve fonksiyonel sonuçlar hedefleyen cerrahi yaklaşımıyla hem bilimsel hem estetik başarıları bir araya getirmektedir.

