İspanyol burnu; estetik cerrahi pratiğinde sıklıkla Akdeniz ve Latin kökenli hastalarda gözlemlediğimiz, kalın ve yağlı cilt yapısı, sınırları belirsiz yuvarlak (soğanlı) burun ucu ve genellikle geniş bir burun sırtı ile karakterize edilen spesifik bir nazal morfolojidir. Tıbbi bir sınıflandırmadan ziyade yapısal özellikleri tanımlayan bu terim, rinoplasti süreçlerinde standart küçültme yöntemlerinin yetersiz kaldığı, bunun yerine güçlü kıkırdak desteği ve ileri şekillendirme tekniklerinin zorunlu olduğu özel bir hasta grubunu işaret eder. Etnik rinoplasti kapsamında değerlendirilen bu burun tipi, cildin ağırlığını taşıyacak ve maskeleyici etkisini kıracak mimari bir cerrahi yaklaşım gerektirir.
İçindekiler
İspanyol Burnu Tipi Özellikleri Nelerdir?
Bu fenotipi diğerlerinden ayıran en temel faktör, burnun iskeletini örten “örtü” yani deridir. Kuzey Avrupa kökenli ince derili burunlarda, alttaki kıkırdakların en ufak bir kıvrımı bile dışarıdan belli olurken, İspanyol veya Latin tipi burunlarda durum tam tersidir. Burada kalın, yağlı ve gözenekli bir deri yapısı ile karşı karşıyayızdır. Bu kalın deri, alttaki kıkırdak ve kemik yapının detaylarını maskeleyen, adeta bir yorgan gibidir:
Bunun yanı sıra burun ucu genellikle “bulbous” dediğimiz, soğanvari, yuvarlak ve küt bir görünüme sahiptir. Burun ucunda olması gereken o zarif ışık kırılmaları ve keskin hatlar, kalın deri ve zayıf kıkırdak desteği nedeniyle silikleşmiştir. Burun sırtı genellikle geniştir ve yandan bakıldığında kemerli bir yapı göze çarpar. Ancak buradaki kemer her zaman kemikten kaynaklanmaz; bazen kıkırdak ve yumuşak doku fazlalığı da bu kemerli görünüme katkıda bulunur:
Bu burun tipinde sıklıkla gözlemlediğimiz temel özellikler şunlardır:
- Kalın cilt yapısı
- Geniş gözenekler
- Yağlı cilt dokusu
- Zayıf kıkırdak desteği
- Geniş burun sırtı
- Yayvan burun kanatları
- Yuvarlak burun ucu
- Belirgin olmayan burun ucu hatları
- Düşük burun ucu açısı
Kalın Derili Burun Yapısı Neden Cerrahide Zorluk Yaratır?
Kalın deri, burun estetiğinde cerrahın karşısındaki en önemli değişkenlerden biridir. Bunu hastalarıma anlatırken genellikle bir yatak örtüsü analojisi kullanırım. Eğer yatağın üzerine incecik, ipek bir çarşaf sererseniz, yatağın üzerindeki en ufak bir kırışıklığı veya altındaki nesneyi net bir şekilde görebilirsiniz. Ancak yatağın üzerine kalın, pofuduk bir yorgan örterseniz, altta ne olduğunu anlamak zorlaşır. İşte İspanyol burnu tipindeki kalın deri, o kalın yorgan gibidir:
Biz cerrahlar, ameliyat sırasında kıkırdakları ne kadar inceltirsek inceltelim, ne kadar şekil verirsek verelim, eğer üzerindeki deri bu yeni şekli alıp saramazsa, dışarıdan bakıldığında o zarif detaylar görünmez. Hatta derinin kalınlığı ve ağırlığı, zamanla yerçekiminin de etkisiyle burun ucunu aşağıya doğru çekme eğilimindedir. Bu nedenle bu tip burunlarda sadece “küçültme” odaklı çalışmak büyük bir hatadır. Eğer kıkırdak iskelet zayıflatılırsa, kalın derinin ağırlığı altında burun çökebilir ve şeklini kaybedebilir. Dolayısıyla stratejimiz küçültmekten ziyade, deriyi taşıyacak güçlü bir iskelet kurmaktır.
Hastaların En Sık Dile Getirdiği Estetik Kaygılar Nelerdir?
Poliklinik görüşmelerinde bu burun yapısına sahip hastalarımızın şikayetleri genellikle ortaktır. En büyük rahatsızlık, burnun yüzün ortasında “tanımsız” bir kitle gibi durmasıdır. Özellikle fotoğraf çekilirken burun ucunun ışığı yansıtmadığını, yüzün genel hatlarına göre çok geniş ve yayvan kaldığını ifade ederler.
Bir diğer önemli konu ise gülümseme sırasında yaşanan değişimdir. Burun ucunu tutan bağların yapısı ve kasların etkisiyle, gülümserken burun ucu aşağıya doğru sarkabilir ve kanatlar yanlara doğru iyice genişleyebilir. Bu durum hastanın yüz ifadesini olduğundan daha sert veya yorgun gösterebilir. “Profilimden memnun değilim ama önden bakınca burnum daha da geniş duruyor” cümlesi, bu hasta grubunun tipik serzenişidir. Burun kökünün geniş olması da gözlerin birbirinden uzak görünmesine veya bakışların derinliğinin kaybolmasına neden olabilir.
Hastalarımızın en sık başvuru nedenleri şunlardır:
- Kaba görünüm
- Fotoğraflarda ışıksız burun ucu
- Gülünce düşen burun ucu
- Geniş burun delikleri
- Yüzle uyumsuz büyüklük
- Erkeksi ifade
- Makyajla gölgelendirme ihtiyacı
Tip Rinoplasti Yöntemi Bu Burun Tipi İçin Uygun Bir Seçenek midir?
Pek çok İspanyol burnu vakasında, aslında kemik çatıda majör bir deformasyon olmayabilir. Yani burun kökünde devasa bir kemer veya eğrilik yoksa, hastanın asıl problemi burun ucunun kabalığı ve şekilsizliğidir. İşte bu noktada “Tip Rinoplasti” veya “Tip Plastiği” dediğimiz, sadece burun ucuna yönelik cerrahi yaklaşım gündeme gelir.
Tip rinoplasti, bu fenotip için sıklıkla ideal bir başlangıç noktasıdır çünkü sorunun merkezine, yani alt yan kıkırdaklara (alar kartilajlara) odaklanır. Bu işlem sırasında burun kemiklerini kırmaya gerek kalmadan, sadece burun ucundaki kıkırdak yapılar ve yumuşak doku yeniden dizayn edilir. Burun ucu inceltilebilir, yukarı kaldırılabilir (rotasyon sağlanabilir) veya öne doğru uzaması (projeksiyon) kontrol altına alınabilir. Tam bir rinoplastiye göre daha az travmatik olması, morluk riskinin düşüklüğü ve sosyal hayata dönüşün hızlı olması büyük avantajdır. Ancak İspanyol burnu özelliklerinde bazen burun sırtındaki genişlik de tabloya eşlik ettiği için, tip plastiğine ek olarak burun sırtının törpülenmesi veya daraltılması gibi ek manevralar da sıklıkla prosedüre dahil edilir.
Ameliyat Sırasında Neden Açık Teknik Tercih Edilmektedir?
Bu kadar kompleks, kalın derili ve yapısal destek gerektiren bir burun tipinde, cerrahın “karanlıkta çalışmak” gibi bir lüksü yoktur. Bu nedenle genellikle “Açık Teknik Rinoplasti” yaklaşımını tercih ederiz. Açık teknik, burun deliklerinin arasındaki o küçük deri parçasından (kolumella) yapılan minik bir kesi ile burnun cildinin kaldırılmasını içerir:
Bu yöntem bize burun ucunun anatomisini, kıkırdakların asimetrisini, zayıflıklarını ve fazlalıklarını çıplak gözle, tüm detaylarıyla görme şansı verir. Özellikle İspanyol burnu gibi vakalarda, kıkırdakları sadece kesip çıkarmak yetmez; onları milimetrik dikişlerle yeniden şekillendirmek, açılarını değiştirmek ve en önemlisi yerleştireceğimiz destek greftlerini (kıkırdak yamalarını) kusursuz bir şekilde sabitlemek gerekir. Kapalı teknikte bu derece hassas bir yapılandırma yapmak ve simetriyi milimetrik sağlamak, kalın derili hastalarda çok daha zordur. Açık teknik, bize bu karmaşık “inşaat” sürecini tam hakimiyetle yönetme olanağı sunar.
Kıkırdak Greftleri ve Yapısal Destek Neden Bu Kadar Önemlidir?
Burada tekrar “ağır deri” faktörüne dönmemiz gerekiyor. İspanyol burnu estetiğinde geçmişte yapılan en büyük hata, burnu küçültmek adına kıkırdakların aşırı derecede çıkarılmasıydı. Kıkırdak iskelet zayıflatıldığında, ameliyat sonrası iyileşme dokusu (skar) büzüşürken ve kalın deri aşağıya doğru baskı yaparken, burun ucu bu kuvvete direnemez. Sonuçta mandalla sıkılmış gibi görünen, nefes alma sorunları olan ve ucu düşmüş burunlar ortaya çıkar.
Modern cerrahide yaklaşımımız “Yıkmak” değil “Yeniden İnşa Etmek” üzerine kuruludur. Burun içinden (septumdan) veya gerekirse kaburgadan aldığımız kıkırdak parçalarını, burnun temelini güçlendirmek için kullanırız. “Kolumellar Strut Greft” adını verdiğimiz kıkırdak direkleri, burun ucunun zamanla düşmesini engellemek için iki burun deliği arasına yerleştirilir. Ayrıca burun ucuna “Shield Greft” veya “Cap Greft” dediğimiz kalkan şeklinde kıkırdaklar koyarak, kalın derinin altından bile belli olacak sivri ve tanımlı bir uç noktası yaratırız. Yani deriyi inceltemediğimiz için, alttaki iskeleti güçlendirip belirginleştirerek derinin bu yeni ve keskin şekli almasını sağlarız.
Kullandığımız temel kıkırdak greftleri şunlardır:
- Kolumellar strut grefti
- Septal uzatma grefti
- Tip greftleri
- Cap greftleri
- Rim greftleri
- Spreader greftleri
Geniş Burun Sırtı ve Burun Kanatları Nasıl Yönetilir?
Burun ucu inceltilip rafine edildiğinde, eğer burun sırtı ve burun delikleri olduğu gibi geniş bırakılırsa, yüzde büyük bir dengesizlik oluşur. İspanyol burnu fenotipinde burun sırtı genellikle geniştir. Bu durumda burun kemiklerinin yan duvarlarından kontrollü kesiler yapılarak (osteotomi) kemiklerin birbirine yaklaştırılması ve çatının daraltılması gerekir. Bu işlem burnun ön yüzünü daha ince, zarif ve “kalem gibi” gösterir.
Aynı hassasiyet burun kanatları için de geçerlidir. Burun ucu geriye alındığında veya şekillendirildiğinde, burun kanatları yanlara doğru yayılma eğilimi gösterebilir. Bunu önlemek ve burun tabanını daraltmak için “Alar Taban Rezeksiyonu” adı verilen işlemi uygularız. Burun kanadının yanakla birleştiği kıvrımdan, hastanın anatomisine uygun olacak şekilde kama veya hilal şeklinde doku çıkarılarak burun delikleri küçültülür. Burada amaç “ameliyatlı” duran yapışık bir görüntü değil doğal kıvrımları koruyan, nefes almayı engellemeyen ama estetik olarak da göze batmayan bir genişlik elde etmektir.
Soğanlı (Bulbous) Burun Ucu Görünümü Nasıl Düzeltilir?
Soğanlı burun ucu, alt yan kıkırdakların aşırı büyük, geniş açılı veya dışbükey (konveks) olmasından kaynaklanır. Ayrıca bu bölgedeki deri altı yağ ve bağ dokusunun fazlalığı da bu top gibi görünüme katkıda bulunur:
Bu durumu düzeltmek için cerrahi sırasında çok katmanlı bir işlem uygularız. İlk olarak kıkırdakların üzerindeki fazla yumuşak doku ve yağ tabakası son derece dikkatli bir şekilde cildin kan dolaşımını bozmadan temizlenir (defatting). Ardından, kıkırdakların baş kısmına bakan kenarlarından ölçülü bir çıkarma işlemi (sefalik rezeksiyon) yapılır. Ancak asıl değişim, “sütür teknikleri” ile sağlanır. Geniş ve yayvan duran kıkırdaklar, özel kalıcı dikişlerle kendi üzerine katlanır, birbirine yaklaştırılır ve düzleştirilir. Bu sayede yuvarlak ve küt olan burun ucu, daha üçgen, prizmatik ve sivri bir forma dönüştürülür. Kalın derili hastalarda bu definisyonu sağlamak zor olduğu için, genellikle kıkırdak ucuna koyduğumuz ekstra kıkırdak parçalarıyla deriyi o noktada hafifçe gererek, ışığın orada kırılmasını sağlarız.
Ameliyatsız Burun Dolgusu Bu Tip İçin Bir Çözüm Olabilir mi?
Sosyal medyada gördükleri öncesi-sonrası fotoğraflarının etkisiyle pek çok hasta, ameliyattan kaçınmak için burun dolgusunu bir seçenek olarak düşünür. Ancak bir hekim olarak açıkça söylemeliyim ki İspanyol burnu özellikleri taşıyan hastalar için dolgu genellikle yanlış bir tercihtir, hatta bazen durumu daha da kötüleştirebilir.
Mantık çok basittir: Dolgu maddeleri (hyaluronik asit), doğası gereği hacim veren materyallerdir. İspanyol burnunda ise temel sorun zaten hacim fazlalığı, genişlik ve kabalıktır. Geniş, etli ve soğanlı bir burun ucuna dolgu enjekte edildiğinde, burun daha da büyür ve şişer. Belki profilden kemer kamufle edilebilir ama önden bakıldığında burun devasa bir hal alabilir. Ayrıca dolgular, jel kıvamında oldukları için kalın derinin o ağır ve baskın yapısını kaldıracak, şekillendirecek veya daraltacak mekanik güce sahip değildir. Burun ucunu inceltmek, kıkırdakları şekillendirmek ve kalıcı bir zariflik sağlamak ancak cerrahi yöntemlerle, dokuların fiziksel olarak yer değiştirmesi ve azaltılmasıyla mümkündür.
İyileşme Süreci ve Ödem Konusunda Neler Beklenmelidir?
Kalın derili burun estetiği olan hastalarımın en çok sabır göstermesi gereken konu iyileşme sürecidir. Bunu baştan konuşmak ve beklentileri yönetmek çok önemlidir. Kalın deri, yapısı gereği cerrahi travmaya daha fazla ödem (şişlik) ile tepki verir ve lenfatik drenajı daha yavaştır.
Ameliyat sonrası ilk bir hafta burun üzerinde termoplastik bir atel ve bantlar bulunur. Atel çıktığında burun şiş görünecektir; bu son derece normaldir ve hastayı korkutmamalıdır. İnce derili bir hastada 6 ayda gördüğümüz sonucu, İspanyol burnu tipinde 1 yılda, hatta bazen 1.5 yılda görürüz. Burun ucu zamanla küçülür, detaylar aylar içinde yavaş yavaş belirginleşir. Sabahları yüzün şişmesiyle burun da şişebilir, gün içinde inebilir. Bu dalgalanmalar iyileşme sürecinin doğal bir parçasıdır.
İyileşme sürecini desteklemek için önerdiklerimiz şunlardır:
- Sabırlı olmak
- Tuz tüketimini kısıtlamak
- Baş yüksekte yatmak
- Burun masajlarını aksatmamak
- Gece bantlaması yapmak
- Bol su tüketmek
- Sıcak ortamlardan kaçınmak
Bazı inatçı vakalarda, ödemin daha hızlı çözülmesi ve burun ucunun şekillenmesi için deri altına çok düşük dozlarda, kontrollü kortizon enjeksiyonları yaparak süreci hızlandırabiliyoruz.
Yüz Orantısı ve Cerrahi Planlama Nasıl Yapılır?
Başarılı bir estetik sonucun anahtarı, sadece burnu değil yüzün bütününü görmektir. Sadece burnu küçültmek, her zaman daha güzel görünmek anlamına gelmez. İspanyol burnu özelliklerine sahip bir hastada alın yapısı, çene ucu pozisyonu, yanak dolgunluğu ve dudak mesafesi de mutlaka değerlendirilmelidir.
Örneğin çenesi geride olan bir hastada burun ne kadar küçültülürse küçültülsün, profil görünümünde hala büyük algılanabilir. Bu durumda burnu daha fazla küçültmeye çalışmak yerine, çene dolgusu veya implantı ile denge sağlamak çok daha estetik ve doğal bir sonuç verir. Cerrahın amacı, hastanın etnik kökenini ve karakteristik özelliklerini tamamen silip ona “başka birinin burnunu” takmak değildir. Amaç; yüzüne en çok yakışan, “ben buradayım” diye bağırmayan, doğal, oranlı ve fonksiyonel bir burun yapmaktır. Bu nedenle ameliyat öncesi yapılan simülasyon çalışmaları ve detaylı görüşmeler, hastanın hayalindeki ile cerrahi olarak yapılabileceklerin (kalın derinin sınırlarının) örtüşmesi açısından hayati önem taşır.

Prof. Dr. Murat Songu – Burun Estetiği (Rinoplasti) Uzmanı
Prof. Dr. Murat Songu, 1976 yılında İzmir’de doğmuş, tıp eğitimini Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladıktan sonra Celal Bayar Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı’nda uzmanlık eğitimini tamamlamıştır. 2005–2006 yıllarında Fransa’nın Bordeaux kentinde Prof. Vincent Darrouzet ve Dr. Guy Lacher gibi rinoloji alanının önde gelen cerrahlarıyla çalışarak rinoplasti, fonksiyonel burun cerrahisi ve kafa tabanı cerrahisi üzerine ileri eğitim almıştır.
Burun estetiğinde doğal görünüm, nefes fonksiyonunun korunması ve yüz estetiği dengesini ön planda tutan Prof. Dr. Songu, açık teknik rinoplasti, piezo (ultrasonik) rinoplasti, revizyon rinoplasti, burun ucu estetiği ve fonksiyonel septorinoplasti operasyonlarında ulusal ve uluslararası düzeyde tanınan bir cerrahtır. Yurt içi ve yurt dışında çok sayıda rinoplasti kongresinde eğitici ve konuşmacı olarak yer almış; yüz estetiği ve burun cerrahisinde modern tekniklerin yaygınlaşmasına öncülük etmiştir.
100’den fazla bilimsel yayını, kitap bölümü yazarlıkları ve 1700’ü aşkın uluslararası atfıyla rinoplasti alanında Türkiye’nin en saygın akademisyenlerinden biri olan Prof. Dr. Murat Songu, doğal, yüzle uyumlu ve fonksiyonel sonuçlar hedefleyen cerrahi yaklaşımıyla hem bilimsel hem estetik başarıları bir araya getirmektedir.

